24 Aralık 2009 Perşembe

Adige Toplum Önderlerine Yapılan Saldırıları Kınıyoruz!

Kafkasevi'nin, Rusça hazırlayarak, Kafkasya'daki ilgili kişi ve mecralara ilettiği mesajın Türkçesi aşağıdaki gibidir:
"Bizler 150 yıl önce vatanından atılmış insanların torunlarıyız. Nesiller değişse de, anavatanımıza olan bağlılığımız hiç değişmedi. Şimdiye kadar bu bağlılığı kutsal bir emanet gibi nesilden nesile aktardık. 150 yıl boyunca gözümüzü kulağımızı anavatanımızdan hiç ayırmadık. Oradan gelen güzel haberlere sevindik, kötü haberlere üzüldük.Son günlerde anavatanımız üzerinde yine kara bulutlar dolaşıyor. Toprak yasalarıyla oluşan gerginlik ve meydana gelen olaylar bizleri derin bir üzüntü ve endişeye sevk etti.

Yasal eylemlerle seslerini duyurarak halklarının menfaatlerini koruma gayretinde olan Adige toplumsal hareketlerinin önderleri Ruslan Keşev, İbrahim Yağanov, Murat Berzegov ve Zamir Şukhov’a karşı girişilen menfur saldırılar bizleri derinden yaralamıştır. Her ne sebeple olursa olsun, Adige toplum önderlerini hedef alan tüm saldırıları ve saldırganların arkasında yer alan tüm isimleri esefle kınıyoruz.

Ve bunların tamamını provokasyon olarak değerlendiriyoruz.

Cumhuriyette kök salmış halklar sürtüşmeye sokularak istikrarsızlık oluşturulmaya, bu şekilde arabulucu “ağabeye” olacak ihtiyaç ve bağlılıkları artırılmaya çalışılmaktadır.

Nitekim son olayların fitili yine RF Duma'da çıkarılan yasalarla ateşlenmiştir. Moskova’da önce Rusya Federasyonu Anayasası’nda değişiklikler yapılmakta, sonra federal cumhuriyetlerden mahalli yasalarını bu Anayasaya göre değiştirmeleri istenerek hem bölgenin özel şartları ve yaşayanların iradesi hiçe sayılmakta; hem de cumhuriyet sakinleri arasında muhtemel çatışmalara zemin hazırlanmaktadır.

Nitekim, toprak paylaşımı gibi hassas bir konuda en tepeden çıkarılan yasalar Kabardey-Balkar’a adalet ve mutluluk değil; karmaşa, sürtüşme ve istikrarsızlık getirmiştir. Klan ve çetelerin rant kavgası da işin içine girince, durum büsbütün içinden çıkılmaz bir hal almaktadır.

Biz anavatanda yaşayan tüm kardeşlerimizi haddimiz olmayarak uyarıyoruz:

Anavatanımızdaki mevcut konjonktür sorunların çözülmesine uygun değildir. Zorbalığın ve rüşvetin hukuka galebe çaldığı bir ortamda adalet tesis edilemez.

Bunu herkes görmeli ve hiçbir sorunun büyümesine fırsat vermemelidir. Oyuna gelenler sadece kendilerini yakmakla kalmaz, bütün ülkeyi ateşe sürükler.

Biz diasporada yaşayan Kafkasyalılar, anavatanımızdaki sivil toplum kuruluşlarının liderlerine yapılan saldırıları kendimize yapılmış sayıyor; saldırganları ve buna karşı tavır almayan sorumluları şiddetle kınıyoruz.

KAFKASEVİ "

23 Kasım 2009 Pazartesi

İÇİ BOŞ AÇILIM Erhan Hapae

Türkiye’de birkaç aydır bir açılım süreci yaşanıyor. Buna muhalefet eden siyasi partiler ve baro-yargı-basın mensupları gibi bazı taraf kurumlar ‘içi boş bu açılımın, içi bomboş’ diye bağırıyorlar, ‘önce içini doldurun’.

Birincisi; içi boşsa eğer, muhalefet için daha iyi ya, niye bağırıyorlar.

Şöyle mi demek istiyorlar yoksa, sizin niyetlerinizi biliyoruz, Kürtlere şunlara bunlara bazı haklar vermek istiyorsunuz (ki, bu dolu olduğunu gösterir). Açık söyleyin de Türk halkı ebenizi bellesin. O bellemez belki, ona da güvenilmez şimdi ama ordu ve yargı gelsin yapsın o işi.

Yoksa şunu mu demek istiyorlar; Ey açılımdan medet uman mağdurlar, buradan bir şey çıkmaz size, sizi aldatıyorlar. Boşu boşuna kendinizi risklere atmayın. Burası Türkiye, burada ne olacağı belli olmaz, destek vermeyin. Verirseniz eğer, başınıza gelecekler olabilir. Yani? Desteksiz bırakın başbakanı. Bırakın ki, ümüğünü sıkalım.

Kendilerinin bir önerisi var mı bu konuda? Evet var. Düzen aynen devam etsin. Asker yönetsin bu ülkeyi bu güne kadar nasıl olduysa ve nasılsa bize de bir yalakalık düşer elbet. Gözünü açanı ‘’Dersim Katliamı’’na benzer şekillerde çözelim. Ölümler öldürmeler sürsün gitsin.

Tarihçi Mete Tuncay, Dersim'de isyan yoktu diyor. Şeyh-Sait isyanı gibi bir şey değil. Dersim, bir ‘edebe getirme’ yani bastırma, ’’ola ki bunlar ayaklanır’’. Seyit Rıza önce kendisinin asılması için yalvarır ama 17 yaşındaki oğlunu asarlar gözlerinin önünde, sonra da kendisini. Seyit Rıza’nın son sözleri, Mete Tuncay’ın bu son açıklamasıyla anlam kazanıyor şimdi. Evladı-Kerbelayık, bi-hatayık. Ayıptır, zulümdür, cinayettir.

Bu cenahın hiçte cahil sayılmayacak sözcüsü sayın Öymen; Dersim'de ne yapıldıysa aynısı yapılsın istiyor, bu gün bile. O cenahın dünya görüşünü özetliyor harbiden.

İçi boş olan açılımdan ne çok şey dökülüyor.

Daha çok şey dökülür biraz sabredin. Dökülür ama Türkiye halkı intikam ateşiyle yanmıyor. İntikam için ortaya dökülmeyecek bütün bunlar. Nasıl olurda yaralar sarılır, kırılan dökülen nasıl tamir edilir diye dökülecek her şey. Asıl becerilmesi gereken şey bu.

Yoksa, vicdan ne işe yarayacak ki başka.

Barolar dinlemelere karşı miting yapıyor Taksim'de. Başbakan altı yıldır dinlendiği için değil, birkaç hâkim dinlendiği için. Dokunulmazlığımız var bizim demek istiyorlar ama Van savcısını kulağından tutup meslekten men ederek suçlara iştirak eden Yüksek Hâkimler Kurulu'na ve darbelere karşı seslerini çıkarmıyorlar. Eski Yarsav başkanı askere gitmemek için şüpheli bir rapor alıyor ve askerlik yapmıyor ama vatanı en çok seven o. Genelkurmay brifinglerine cüppeleriyle gidiyorlar koşa koşa. Kendisine teslim edilmiş askerlerden dördünü, birinin eline pimi çekilmiş bomba vererek öldüren Teğmen, 9 yıl hüküm giyiyor. Yani 3,5 yıl sonra serbest. Bu kararda, basının suçüstü yakalayıp zorlamasıyla tabi, yoksa eğitim zayiatı. Bunlar adalet dağıtacaklar öyle mi?

Türkiye değişirse işsiz kalır bu hâkimlerin, savcıların ve avukatların çoğu. Öyle olacak çünkü hukuk bilmiyorlar.

İçi boş açılımdan bunlarda dökülüyor işte.

Bu açılım meselesine biz Çerkesler içinden bazı arkadaşlarımız, tabi iyi olur destekleriz deyip, ''ama'’yı ekliyor sonra bir muhalefet geliştirmeye çalışıyorlar. Sayın Hatam enerjik bir telaşla Türkiye statükocularına benzer bir muhalefet içinde. Bindirecek ama elinde çok malzeme yok. Çok sade bir niyet ifadesine yükleniyor. ‘‘İçi boş bunun, içi doldurulsun hele’’ diyor. Benzer eleştirilerde var forumlar ve diğer yazışmalarda. Bir kısmı hafif tehditler içeriyor, ‘’Bazı yollar çıkmazdır, bir tatsızlık çıkmasın sakın’’ yollu.

Yapmayın arkadaşlar, yakışmıyor.

CARI.